BEYAZ MELEK

Bu yazımda sizlere izlerken gözyaşlarıma engel olamadığım bir flimden bahsetmek istiyorum.
Bu flimi öncelikle kısadan bahsetmek istiyorum.
Flimi tekrar izledim fakat nerde çekildiği hakkında bir detay yakalayamadım.
Sanıyorum Adıyaman veyahut Diyarbakır. Doğuanadolu bölgesinden
istanbula gelen 2 çocuk babasının hastalığı için hastanelerde şifa ararken.
Babamız çekap cihazından sıkılıp hastaneden firar ediyor. Ve kaçarken
tesadüfen soluklanmak için bir huzur evinin kapısında oturuyor...
O sırada huzur evinde hasta olarak yatan Melek isimli bir yaşlı kadın onu
buluyor. Sonra onu aralarına alıyorlar. Herkes sanıyorki babamızı bırakıp
gittiler. Ona orda bir aile gibi sahipleniyorlar..Daha sonra çocukları buluyor
babamızı, ve görüyorlarki babamız orda çok mutlu buna engel olmamak için
1-2 gün babamıza dokunmuyorlar ama ilk günden beri babamızın huzur evinin
bahçesindeki bankartlarda yatarak takip ediyorlar...
Aslında çocuklar babamızı alıp götürmek istiyorlar ama babamız huzurevinde
tanışıp evlenen çiftlerin düğününü görmek istiyor... Düğün huzurevi sakinlerinin
topladığı para ile yapılacakken babamız çocuğuna emir veriyor ve tüm masrafları
babamız karşılıyor...
Yeni çiftin düğünü oluyor ve gece sakinleşince ortalık artık yatma saati diyerek
vedalaşıyorlar... Gelin hanım Melek hanıma teşekkür şükranlarını dile getiriyor.
Melek hanımda keşke balayınada sizleri götürebilsek diyor ve o sırada babamız
araya girip hepsini kendi memleketlerine davet ediyor...Yolda giderken huzur
evinde geçmişini hatırlamayan bir yaşlı amcamız yolda yıkılırken gördüğü bir
binadan etkileniyor ve gemişini hatırlıyor...
Huzur evine geldiği ilk günden beri ilk defa o minibüsde konuşuyor ve herkes şaşırıyor ..
Ne yazıkki geçmişinden kalan ailesinin depremde öldüğünü öğreniyor ve yas
tutmaya başlıyor... Bu kötü haberin ardından ertesi gün Melek hanımın hayalleri
gerçek oluyor ve heryerin bembeyaz olduğu bir yerde konaklıyorlar ...
Ertesi sabah yıllardır açılamadığı sevdiği adama o manzarada açılıyor ve
hayata son nefesini o adamın omuzuna kafasını yaslarken veriyor...
Melek hanımın ölümü herkesi yıkıyor çünkü Melek hanım o yaşlı insanların hayata
tutunma sebebi olan tek kişi gibi sevilen birisidir...Sonunda babamızın memleketine
varıyorlar. Saz ekibi ile karşılanan bu insanlar üzgündür ve babamız hemen saz ekibinin
susturur. Durumu yöresel zengin sofralarında otururlarken izah ederler.
Herşeye rağmen hayat devam ediyordu ve köy halkı onları öğlesine inanılmaz öğlesine
güzel vede tüm yürekleri ile misafir ediyorlarki babamızın ölümü ile flim son buluyor....
Benim bu kısa yazıda yazamadığım o kadar çok detay varki bunu sizlerle paylaşma
amacım aradaki detayları flimi alıp izlemeniz için yazmadım...
Huzur evini izlerken yaşlı bir kadını döven bir hizmetçi vardı...
Ne yazıkki bu Türkiye'nin bir gerçeği... Bizler bazı zaman menfaatlerimiz için kimimiz
rahatımız için kimisi mecbur kaldığını hissettiği için anne babalarımızı huzur evlerine
bırakıyoruz.. Bu flimde ben bunu gördüm ve bir insanın zamanında ne kadar zengin
olursa olsun ne kadar emrinde çalışanı olursa olsun hiç biririnin bir su damlası
kadar bile deyerli olmadığını Sevgili Melek hanım rolundaki insandan öğrendim .
Diyorki Melek hanım ''aslında melekler herkese gözükür.. özellikle yağmur yağdığında
çünkü yağan her yağmur damlasının içinde bir melek vardır...'' Flimde yüzleştiğim
bir duyguda halimize hiç şükretmediğimiz oldu.
Onlarki yaşlı insanlar hayat dolu karakterleri oynadılar ve hayat dolu insanları canlandırdılar.
Benim yaşım 22 ve yaklaşık 5 Yıldır hayata küsmüşcesine insanlardan uzak durmaya
çalışan iletişimden korkan özel duygulara kalbini kapatan bazı zaman inançsız ruhsuz
koca bir hiç misali hayatımı yaşıyorum. Bu flimden sonra kendimden utandım.
Kendime o kadar çok haksızlık yapmışımki bunu yaşlanıncamı farketmeliydim bu flimi izlemeseydim... Sizlere bir soru yönetmek istiyorum...

Anne babalarımza ne kadar sağdıkyız... Bu flimde bir evlat annesini huzur evine götürüyor... Orada bırakıyor ve ertesi günlerde
annemiz ortama alışıyor ve muhabet etmeye başlıyor Melek hanımla konuşurken
Melek hanım ona oğlun nasıl biridir diye soruyor ... Anne çok güzel ve olumlu duygularla
oğlunu tanıtırken oğlu ise bir kuyumcu dükkanını silah zoruyla soyuyor ve o soygunda vurularak ölüyor...
Nekadar yazık bir anne oğlunu iyi tanıyor onu hayırlı bir evlat olarak biliyor,onun için
dilinden duasını eksit etmiyor,allahına adeta oğlu için güzel bir hayat yaşamasını diliyor,
yalvarıyorken. Oğlu diyer yanda hırsızlık yapıyor... Bu sohbetin akşamında güneydoğulu
babamızın oğlunu oynayan Mahsum KIRMIZIGÜL bu annemizin oğlunu yüz olarak
tanıyor ve televizyonda annemizin oğlunu görüyor... Annemiz televizyona dönük şekilde
olduğu için flim boyunca hiç bir şekilde haberdar olmuyor oğlunun ölümünden... BİRDEN KOCA BİR HİÇ GELDİ HAYATIMA...
Bu başlıkda sizlere bir karakterden bahsetmek istiyorum az öncede bahsettiğim gibi
yıllar öncesi bir depremden sağ kalan bir insan huzur evine yatırılıyor ve geçmişine
dair hiç birşey hatırlamıyor.. Kimseylede konuşmuyor bu böğle yıllarca süreken kendi
memleketi olan Güneydoğu şehrine bir yolculuk fırsatı çıkıyor (BALAYI) bu yol sırasında
teröre yenik düşmüş bir binanın kepçeler tarafından yıkıldığını görüyor ve tam o sırada
minibüsde cama yapışarak bağırmaya başlıyor ve geçmişine dair herşeyi hatırlıyor...
Tam o sırada kendi memleketlerinin yakınında geçmekteler ve bir yerde durup karısının
biligileri ile bilgisayardan dostları baktırıyor ve adı geçen mezarlığa bu adamı götürüyorlar...
İşte o an öğlesine ağladığım bir andıki hayatı boyunca bilmeden bile hep birilerini bekleyen
hep o birileri umudu olan ve bütün sevgisini o birilerine saklayıp hayata küsen kimseyle hiç
kimseyle konuşmayan birini bir düşünün. Nasıl bir yıkılış nasıl bi hayal kırıklığı bütün umudu
yok olan ve kaderine küsen biri halini alan... Ne kadar acı bir duygu insanın bilmedende
yakınlarının varolduğunu düşünüp, umutlarının yıkılması...
Etkilenen sadece yaşlılarmı...?
Emekli binbaşı'nın huzur evinde kalması torununu çok üzmektedir.
Fakat benim sezgilerime göre evin damadı babayı istememektedir...
Peki kendi kızının psikolojisini bozmaya hakkı varmıydı...
Bence yoktu elbetde olmazda zaten burda torun, anne ve babaya
gerçektende ders veriyor ve babasını, dedesini evlerine olmasını ikna ediyor...Biz büyükler birbirini seven insanlar aile üyelerini ölümün dışında ayırmaya ne hakkı vardır.
Her iki tarafında psikolojisi bozulmuyormu.. Bu sadece huzur evi için geçerli deyildir.
Evliliklerden boşanmalar, huzur evlerine büyüklerimizi bırakıp uzak tutma,evlatlarımızı
aile bireylerinden kavga sonucunda uzak tutmalar, hiç görüştürmemeler.
bütün bunlara bizler alışırız belki kaldırırız belki kaldıramayız fakat bunun
faturasını neden çocuklarımızdan çıkartıyoruz...
Onlar hiç etkilenmiyormu sanıyoruz... Üzülmeyeceklerinimi düşünüyoruz..
Yoksa çocuklarımız bir balık beynine sahip olduğunumu sanıyoruz
(BALIKLAR BİR KAÇ SANİYE ÖNCEKİ YAŞANTILARINI UNUTAN VARLIKLARDIR )
Bizler kaldıramıyorken bu yaşantıyı yükümüzü hafifletmek adına neden çocuklarımızı kullanırız... ?
HER ZAMAN UMUT OLMALI SEVGİDEN... Bu başlığı flimin kaderini deyiştiren çift için yazıyorum...
Nekadar güzel o yaştada olsa insanın sevebilmesi doğrusu flimi izlerken onlara imrendim 
hayatda ne kadar süre vardırki birlikte yaşıyacakları.. (BU SAHNE ROL AMA BEN GERÇEK
GİBİ DÜŞÜNÜYORUMDA YAZIYORUM ) Bunun farkında bile deyilken, birbirlerini sevip
hayatlarını birleştirmeleri günümüzdeki bir çok çifte mesaj verdiğini düşünüyorum ben.
Malum günümüzde o kadar çok boşanma davaları varki onlar bu yaşta sonsuzluğa imza
atıyorlar...;Ne mutlu o yaşlarda sevip sevilen hayatını sonsuzluğa imzasını atanlara....Bahsettiğim flim Beyaz Melek
bu flim hakkında daha çok şey yazmak isterdim ama inanınki ben haala ağlıyorum,
o kadar derinden etkilendimki bu flimden bence herkes izleyip ders almalı kendi halinden...
Benim tavsiyemdir kesinlikle bu flimi izleyin .... Yazamadığım bir çok şeyi izlerken göreceksiniz zaten...BİR SAHNE... TEYZE: Sor evladım..
KEKE:Burda neden insanlar annelerinin babalarını bırakıp gidiyorlar...
TEYZE: Evladım... Analar babalar onca torun çocuk gelin damat o küçücük yüreklerine sığdırırlarken,
evlatları koca koca dairelere,villaların bir köşesine biz yaşlı insanları sığdıramadılar...BU SAHNEYE YORUM YAZMAYA GEREK VARMIDIR SİZCE... YAZIK İNSANLARA...Allah kimseyi sağlığından,iradesinden,huzurundan,sevenlerinden,sevdiklerinden,deyer verdiklerinden,ailesinden,komşusundan,dostundan,arkadaşından,akrabasından hayatda iyiye dair herşeyden bizleri
eksik etmesin. Kimseye muhtaç edip maskara etmesin. Zalimlerden uzak,vicdansızlardan uzak ve
sevgi dolu insanlardan yakın tutsun.En önemlisi mucadelemizi pes ettirmesin...
|