biryaziatolyesi
Düşünce
Hiç düşündünüz mü, sabah kalktığınızda sıcacık evinizde kahvaltı masasına oturduğunuz zaman, sokaklarda bir dilim ekmeğe, bir bardak suya muhtaç insanları ?
Hiç düşündünüz mü, güvenli bir ülkenin sokaklarında istediğiniz her şeye sahipken, savaşta mağlup düşmüş savunmasız, masum insanları ? Hiç düşündünüz mü, sofraya oturduğunuzda beğenmediğiniz yemeklere bir kulp takarken, o yemeklerden bir parça yeme ümidiyle yaşayan insanların halini?
Eğer cevabınız hayırsa işte size bir fırsat. Çok şey istemiyorum sizden, sadece gözlerinizi kapatmanızı, kendinizi kısa süreliğine onların yerine koyup hayal etmenizi istiyorum. Ama görüyorumki kimileriniz tenezzül bile etmeye değmez diyor, o kadar boş vaktiniz varken ömrünüzden beş dakikayı bile fazla görüyorsunuz. Olsun! Onların yerine ben ömrümden değil dakikaları, günlerimi feda ettim biraz olsun bu konunun önemini vurgulamak için gözlerimi kapadım...
Herşeyden önce kimlerdi bu insanlar ya da toplumda hangi konumlarda kendilerine yer bulabiliyorlar dedim kendime. Aklımda beliren ilk düşünce ise koca bir ''hiç''tİ
Çünkü bu insanların çoğu toplumdan dışlanmış, kader mahkumlarıydı. Peki ya suçları neydi de bu duruma düşmüşlerdi? Aslında hiçde sonucu yoktu benim gözümde. Aklımda beliren iki ana neden vardı. Birincisi; ülke olarak üretim düşüktür ve toplumun büyük bir kısmı bundan dolayı yoksuldu. Yani ülkenin genel özelliğinden meydana gelmiştir bu durum. Örneğin, bir çok Afrika ve Uzak Doğu ülkesinin yoksul olmasının temel nedeni budur. İkincisi ise, ülkenin zengin olmasına rağmen, ülkedeki gelir dağılımının bozukluğunun sonucudur. Bir çok zengin batı ülkesinde yoksulluğun var oluşu buna örnek teşkil eder...
Sonra aklıma bunların haricinde yoksulluğa düşen insanlar geldi. Kimisi doğuştan yoksul bir ailede doğmuştu, kimisi başına gelen beklenmedik bir durumdan dolayı bu duruma düşmüştü, kimisi kötü alışkanlıklarından dolayı, kimisi bir savaş sonucu...
Peki ya bu hale düşen insanlar beslenme, barınma,giyinme,evlenme,sağlık ve eğitim gibi en temel ihtiyaçlarını kendi imkanlarıyla karşılayamadıklarında başka bir deyişle insanca yaşayamadıklarında ne yapacaklar ya da ne yapmalılardı...?
Evet, onun da yolu bulunduasırlar önce. ilk olarak kapı kapı dilenmeye başladı insanlar, istediklerini alamayanlar ise hırsızlığa soyunmaya başları, kimisi mafya denilen batağa düştü ve çırpındıkça daha da battı, ardından terör olayları baş göstermeye başladı ve bu insanlar en zayıf yerlerinden vurarak içlerine aldılar. Öyle ya ''Açlık en akıllı balıkları bile oltaya getirir'' diyor Goethe. ''Aç tavuk ambar yıkar'' atasözü ile aç kalan bir canın neler yapabileceğine dikkat çekmiş atalarımız yıllar önce. Eğer tavuk ambar yıkıyorsa, en güzel biçimde yaratılmış insanın neler yapabileceğini kestirmek mümkün olamaz. Bunun için ''Allah kimseyi açlıkla imtihan, ya da terbiye etmesin'' diye dua ederlerdi büyüklerimiz.
Neler yapabilirdik bu insanları bulundukları durumdan kurtarmak ve topluma tekrar kazandırmak için ? Öncelikle devletlerin el koyması gerekir bu duruma çareler bularak en aza indirmesi gerekir. Ama maalesef günümüz dünyasında bu duyarlılığa sahip devlet sayısı çok az. o halde iş bizlere düşüyor. Bizler de kuracağımız vakıf ve derneklerle bir nebze olsun çaresizlerin çaresi olabiliriz....Büyüklerimizin dediği gibi ''Allah kimseyi açlıkla imtihan, ya da terbiye etmesin'' AMİN
Bu sayfa hakkında yorum ekle:
Bugün 64 ziyaretçi (71 klik) kişi burdaydı!